İstanbul’un bir kenar mahallesinde, gözlerini hayata açtıkları o sıcak sokakta, anılarıyla dolu evlerinden zorla tahliye edilme tehlikesiyle karşılaşan bir dede ve torunları, hem sosyal medyada hem de yerel basında büyük yankı uyandıran bir isyan başlattı. Dede Ali Yılmaz, 75 yaşında, ve torunları Elif (12) ve Bora (10), yaşadığı evin mülk sahibi tarafından tahliye edilme tehdidi karşısında, sokaklarda haykırarak haklarını savunmaya çalışıyor. Bu olay, sadece onların değil, benzer durumda kalan pek çok ailenin de sesini duyurması için cesaret kaynağı oldu.
Dede Ali Yılmaz, evin duvarlarının sadece taşlardan oluşmadığını, her bir karenin aile anılarıyla dolu olduğunu belirtiyor. Yıllardır bu evde oturan Yılmaz ailesi, düğünlerden çocuk doğumlarına kadar birçok önemli anının burada yaşandığını dile getiriyor. Evlerinin kendileri için değil sadece bir yaşam alanı değil; anılarının, geçmişlerinin ve toplumsal bağlarının merkez noktası olduğunu vurguluyor. Dede Yılmaz, "Bu ev, benim çocuklarımın ve torunlarımın hayalini kurduğu bir geleceğin temeli. Onları burada yetiştirdim, burada büyüdüler," diyerek duygusallığını ifade ediyor.
Dede ve torunları, bu dramı sadece kendi ailelerinin meselesi olarak görmüyor. Onlar, aynı kaderi paylaşan diğer ailelerle de dayanışma içinde aynı mücadeleyi sürdürüyor. Mahalledeki diğer ailelerin de benzer tahliye tehlikesi ile karşı karşıya kaldığını söyleyen Yılmaz, "Biz yalnız değiliz. Komşularımızın durumu da çok tehlikede. Birlikte mücadele ediyoruz," diyerek mücadeleye olan inancını dile getiriyor. Sosyal medya aracılığıyla başlattıkları kampanya, sadece mahallelerindeki insanları değil, tüm Türkiye’deki dayanışmayı da harekete geçirdi. destekleyenlerin yanı sıra, pek çok insan kendi hikayelerini de paylaşarak bu insani dramla ilgili farkındalık yaratmaya çalışıyor.
Yaşadıkları evde apartman sakinleriyle birlikte sürekli olarak çiftçiliğe dönüşen bu şehirde ekolojik ve sınıfsal sorunlar, bu tür olaylarla daha fazla görünür hale geliyor. Dede Yılmaz’ın pique yastıkların üzerinde oturan çocukları, bu mücadelede erişkinlerle birlikte yeralıyor. Sadece kendi evlerini değil, diğer ayrıntılı hikayeleri de savunmaya kararlılar. Tahliye talebinin ardında yalnızca bir hukuki süreç değil, aynı zamanda ekonomik nedenlerin de yattığını dile getiren aile, daha çok sermaye gruplarının göz diktiği bu tür yapılarda yıkımların önüne geçilmesi gerektiğine inanıyor.
Türkiye genelinde büyük bir tartışma konusu haline gelen 'kentsel dönüşüm' projeleriyle ilgili olarak, birçok insan bu projelerin gerçek amacının o bölgedeki insanları evlerinden etmek olduğunu savunuyor. Dede Ali de tam bu noktada devletin, büyük gayrimenkul projeleri karşısında küçük aileleri koruması gerektiğini vurguluyor. “Devlet, ailemizi koruyacaksa, neden bu tür projeleri destekliyor?” diye sorarak tepkisini dile getiriyor.
Evdeki eşyalarını toplamak zorunda kaldıkları bu günlerde, Dede Ali ve çocukları, mahallenin ağır abileri ve mücadelenin temsilcileri olmayı sürdürüyorlar. Dede ve torunları, hem onların hikayelerinin daha geniş kitlelere ulaşması hem de başka ailelerin benzer durumlarla karşılaştığında yalnız hissetmemeleri adına bir tür umut simgesi haline geldiler. "Biz bu mücadelenin sembolü olmak zorundayız. Evlerimiz, anılarımız ve geleceğimiz için savaşıyoruz," diyerek sözlerini devam ettiriyor.
Son olarak, Dede Yılmaz, “Umudumuzu kaybetmeyeceğiz ve bu savaşta sona kadar direneceğiz,” diyerek taleplerini bir kez daha kamuoyuna iletti. Hem sosyal medyada hem de yerel basında geniş yankı uyandıran bu olayın, pek çok insanın sesi olacağı ve benzer durumlarla karşılaşan ailelere cesaret vereceği düşünülüyor. Dede ve torunlarının isyanı, sadece bir aile mücadelesi değil, aynı zamanda Türkiye’deki pek çok ailenin içinde bulunduğu dramı gözler önüne seriyor. Bu tür durumların önüne geçilmesi temennisiyle, dede ve torunlarına yönelik yapılan desteklerin artması ve sürecin adaletle sonuçlanması bekleniyor.