Gazze, son yıllarda iç savaş, abluka ve insani krizlerle boğuşan bir bölge olarak biliniyor. Ancak, şimdiye kadar yaşanan tüm bu olumsuzlukların yanı sıra Gazze'nin sağlık sistemi, hiç görülmemiş bir ilaç krizinin eşiğine geldi. “Denizde bir damla” olarak nitelendirilen bu durum, bölgedeki hastanelerin ve sağlık hizmetlerinin çökmesine neden oluyor. Dünya genelinde birçok kişi Gazze’de yaşanan dramı yakından takip etse de, uluslararası yardım kuruluşlarının ve sağlık otoritelerinin bölgeye ulaşabilmesi giderek zorlaşıyor. Bu nedenle, Gazze’deki sağlık sistemi, adeta bir yıkımın eşiğinde.
Gazze’ye ulaşan ilaç sevkiyatları, uzun yıllar süren ablukanın etkisiyle kısıtlı kalıyor. Bu durum, hastalar için yaşamsal öneme sahip ilaçların temin edilememesine yol açıyor. Doktorlar, özellikle kronik hastalığı olan bireyler için gereken ilaçların kaybolması nedeniyle canla başla mücadele ediyor. Kanser tedavisi gören hastalar, insülin ihtiyacı olan diyabetikler ve diğer kronik hastalar, ilaç eksikliği yüzünden hayatlarını kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya. Gazze'deki hastanelerin yoğun bakım üniteleri dolup taşıyor ve doktorlar, sınırlı kaynaklarla hastaları tedavi etmek için büyük çaba gösteriyorlar.
Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) en son raporlarına göre, Gazze'deki ilaçların yaklaşık %80’i stokları tükenme noktasına gelmiş durumda. Temel sağlık hizmetleri ve ilaçların eksikliği, sadece acil durumlarla sınırlı kalmıyor, aynı zamanda hamile kadınlar ve yeni doğan bebekler gibi özel grupları da etkiliyor. Hükümet, bu durumu ele almak için çareler arasa da, çözümlemek kolay olmuyor. İlaç ve tıbbi malzeme tedariki, hem finansal kaynakların kısıtlanması hem de güvenlik endişeleri nedeniyle ciddi anlamda sekteye uğruyor. Yerel sağlık kuruluşları, uluslararası topluma çağrılar yaparak yardım bekliyorlar, fakat gelen yardımlar yine de ihtiyacı karşılamak için yetersiz kalıyor.
Hastaneler, mevcut olan malzeme ve ilaçları oldukça dikkatli bir şekilde kullanmak zorunda. Hastane yöneticileri, kaynaklarının tükenmemesi için stratejik olarak hareket etmeye çalışıyorlar. Ancak, hasta sayısındaki artış ve ilaç eksikliği bu durumu iyice zorlaştırıyor. Halihazırda, acil hizmetlerinde bile basit tıbbi müdahaleler için gerekli malzemeler bulmakta zorluk çeken hastaneler, sağlık hizmetlerinde geri dönüşü olmayan bir krizin içerisindeler.
Yerel sağlık çalışanları, ne yazık ki ucuza mal edilebilecek çözümleri uygulamakta zorlanıyor. Hükümetin sağlık bütçesi sınırlı ve birçok hayati tedavi, yetersiz finans sağlama nedeniyle askıya alınmış durumda. Tıbbi yardım kuruluşları ve uluslararası toplum, bu durumu düzeltme ve özverili sağlık çalışanlarına destek olma çabalarını yoğunlaştırmalı. Çünkü Gazze’deki sağlık sisteminin çöküşü, yalnızca o bölgede yaşayanların değil, aynı zamanda bölgedeki sağlık sisteminin genel işleyişini etkileyebilir.
Bu noktada, Gazze’de yaşanan krizin yalnızca bir ulusal sorunun ötesinde olduğu ve tüm dünya için bir aciliyet taşıdığı anlaşılmalıdır. Küresel dayanışmanın, ilaç ve sağlık ekipmanlarının bölgeye ulaştırılması için büyük bir dönüm noktası olabileceği konusunda acil bir farkındalığa ihtiyaç var. Gazze'de sağlık hizmetlerini yeniden inşa etme çabaları, ancak uluslararası işbirlikleri ve yardım kuruluşları aracılığıyla mümkün olabilir. Yaşanan bu acımasız gerçekler, umudun hiç bitmediğini hatırlatıyor. Bir gün, bu devasa sağlık krizinin üstesinden gelinip, bölge halkına sağlıklı bir yaşam sunulması mümkün olabilecektir. Ancak bunun için önce toplumsal ve uluslararası bir farkındalık yaratılmalıdır.
Söz konusu durumu göz ardı etmemek, Gazze’nin sesi olmak için harekete geçmek, hem ulusal hem de uluslararası aktörlerin sorumluluğu altında. "Denizde bir damla" diye tanımlanabilecek şekilde yaşanan bu sağlık krizi, yalnızca bir kriz değil, aynı zamanda insanlık için bir sınav. Unutulmamalıdır ki, geleceğin umudu; bu tür krizlerin çözülmesinde ve insani yardımın öncelikli hale gelmesinde yatıyor.